SONBAHARIN SESSİZ ÖĞÜDÜ
13 Ekim 2025, Pazartesi 10:25Yazın kavurucu sıcakları yerini serin rüzgârlara bıraktı. Artık sabahları kalktığımızda havada bir serinlik, toprakta bir sessizlik hissediliyor. Güneş, yazdaki gibi dik değil; sanki yorgun düşmüş, daha alçaklardan doğup batıyor. Köyün üstüne çöken o yumuşak ışık, doğanın bir mevsim daha yaşlandığını haber veriyor.
Sonbahar, doğanın dinlenme vakti. Ama aynı zamanda insana da düşünmeyi öğreten bir zaman dilimi… Yazın telaşı, biçilen otlar, toplanan mahsuller geride kalırken; artık köy meydanında, tandır başlarında sohbetler uzar. İnsanlar bir nebze daha sakin, bir nebze daha derin düşünür bu mevsimde.
Her yıl bu zamanlar bana şunu hatırlatır:
Doğa asla acele etmez. Yaprağını dökerken bile bir zarafet, bir düzen içindedir. Ne fazlasını ister, ne eksikliğini… Biz insanlar da çoğu zaman unuturuz bu dengeyi. Daha fazlasını ister, daha çok çalışır, ama bazen neden yaptığımızı bile unutacak kadar hızla yaşarız.
Sonbaharda toprak nefes alır. Ekinler dinlenmeye çekilir, suyun sesi yavaşlar. Oysa bu durgunluk, bir bitiş değil, bir hazırlıktır. Tıpkı insanın da zaman zaman durup nefes alması gerektiği gibi. Doğa bunu bizden önce fark eder; kendi ritmini hiç bozmadan devam eder.
Köyde bu mevsimin ayrı bir telaşı vardır. Bahçedeki son biberler toplanır, domatesler kurutulur, kilerlerde kavanozlar dizilir. Sobanın yakılacağı gün düşünülür, odunlar kesilir, hayvanların yemleri hazırlanır. Kadınlar el birliğiyle erişte, tarhana yapar; erkekler bahçedeki son işleri bitirir. Herkes bilir ki kış yaklaşıyor, ama bu telaş bir huzur telaşıdır. Çünkü doğayla birlikte yaşayan, hiçbir mevsimden korkmaz.
Ben sabahları erkenden kalkar, köyün dışına yürürüm. Dağların yamaçlarında sararmış otların arasında yürürken, rüzgârın sesiyle karışan kuş cıvıltılarını dinlerim. Gökyüzü bulutludur ama o bulutun altında hayat devam eder. O anlarda doğanın bana fısıldadığı sözü duyarım:
“Dur, bak, hisset.”
Çünkü doğa konuşmaz ama öğretir. Sessizliğin içinde en büyük dersler saklıdır.
Şehirlerde yaşayan insanların çoğu bu sessizliği duyamıyor. Betonun arasında kaybolan insanlar, mevsimlerin değiştiğini bile fark etmiyor. Oysa doğanın her rengi, insanın ruhuna bir şey söyler. Sararan yapraklar sadece bir vedayı değil, bir yenilenmeyi anlatır. Toprak uykuya yatarken, yeni bir doğuşun hazırlığını yapar.
Biz köyde yaşayanlar, doğanın bu döngüsünü her yıl yeniden görürüz. Bu yüzden toprağa, suya, ağaca saygımız bundandır. Çünkü biliriz ki doğaya yapılan her iyilik, bir gün bize döner. Aynı şekilde yapılan her zarar da sessizce bedelini getirir.
Bir ağacı boşuna kesmek, bir dereyi kirletmek, bir hayvanı sebepsiz yere incitmek… Bunlar sadece doğaya değil, kendi geleceğimize vurulan baltalardır.
Sonbahar, aslında insanın da kendine dönme mevsimidir. Her düşen yaprak, bize “fazlalıklarından kurtul” der. Hayatın hızına kapılıp kaybettiklerimizi, unuttuklarımızı hatırlatır. Kışa hazırlanan toprak gibi, insanın da ruhu biraz dinlenmeye, biraz sadeleşmeye ihtiyaç duyar.
Köy meydanında soba başında yapılan her sohbet, aslında doğanın öğüdüdür:
“Birlik ol, paylaş, kanaatkâr ol.”
Çünkü doğa da öyledir. Her canlı, her ağaç, her damla su kendi payına düşeni alır, fazlasına el uzatmaz.
Sonbahar bize sabrı, şükrü ve sadeliği öğretir. Bu yüzden ben derim ki:
“Doğa bize her mevsimde bir hikâye anlatır. Onu dinlemeyi bilen, yaşamın sırrını da anlar.”
Bu da benim sloganım;
‘’Hayat Doğada Güzel’’
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum