YOZLAŞAN AHLAKİ DEĞERLER İNSAN KALABİLME
26 Aralık 2025, Cuma 13:24Güneş her sabah doğarken bizden bir alkış bekler mi?
Ya da bulutlar, toprağı canlandıran o rahmeti indirirken bir teşekkür mukabilinde mi hareket eder?
Kainatın işleyişinde "vazife", varoluşun en doğal sonucudur. Bir yıldız parlamak için, toprak yeşermek için ödül istemez. Çünkü bu onların fıtratıdır.
İşte insan olmak da tam olarak böyledir.
Taşıdığımız insani, vicdani, ahlaki ve bizi biz yapan milli-dini değerler; birer "ekstra" değil, insan olarak doğmanın getirdiği asgari müştereklerdir. Yaşadığımız toplumun sosyal dokusuna uyum sağlamak, bir yaşlıya yer vermek, darda kalana el uzatmak veya vatanına-milletine sadakatle hizmet etmek bir lütuf değildir. Bunlar, toplumun yazılı olmayan anayasası, ruhumuzun ise asli borcudur.
"Almadan Vermeyi" Unutan Bir Nesil mi Geliyor?
Maalesef bugün başımızı çevirdiğimizde, bu kadim "görev bilincinin" yerini tehlikeli bir "ödül mekanizmasına" bıraktığını görüyoruz. Yeni nesil, adeta her adımın sonunda bir "beğeni", bir "madalya" veya maddi bir karşılık görmeden parmağını dahi oynatmak istemiyor. Çöpünü kutuya atmak için bile takdir bekleyen, paylaşmanın huzurunu değil, biriktirmenin hırsını önceleyen bir anlayış kapımızı çalıyor.
Sanal dünyanın sahte kahramanları; TikToker’lar, YouTuber’lar ve hiçbir ahlaki süzgeçten geçmeyen "içerik üreticileri", gençlerimize şu zehirli fikri aşılıyor:
"Eğer karşılığında bir şey almayacaksan, iyi olmanın bir anlamı yoktur."
Oysa bizim töremizde ve inancımızda; sağ elin verdiğini sol el görmezdi. Bizim medeniyetimizde iyilik, "Halk bilmese de Halık bilir" düsturuyla yapılırdı. Şimdi ise bencil, sadece tüketen ve toplumun değerlerine karşı "asalak" bir yaşam tarzı, modernlik maskesi altında ruhlarımızı kemiriyor.
Doğaya, Canlıya ve Vatana Karşı Sorumluluk
Değer yargılarından kopan bir zihin, sadece insana değil; doğaya, hayvana ve atalarından miras kalan toprağına karşı da duyarsızlaşır. Görev bilincini yitiren birey, sadece kendi konforunu düşünen bir "tüketiciye" dönüşür. Bir toplumda "görev" kavramı ölürse, o toplumu ayakta tutan manevi kolonlar çöker.
Milli kimliğimizin en güçlü yanı, ferdin kendisinden önce cemiyeti düşünmesidir. Eğer bizler; paylaşmayı, bölüşmeyi ve "karşılıksız" hizmet etmeyi evlatlarımıza yeniden öğretemezsek, geleceğimiz sanal dünyaların karanlığında kaybolup gidecektir.
Sonuç Olarak...
İyilik yapmak bir "üst düzeye geçme" bileti değildir; o zaten bulunduğumuz seviyenin gereğidir. İnsan kalabilmek, bir ödül sebebi değil, bir varoluş borcudur.
Hz. Musa’nın o meşhur duasındaki gibi, ıslah dileyelim.. Ancak sadece dua yetmez; bizler de örnek olmalı, değerlerimizi sanal dünyanın gürültüsüne kurban etmemeliyiz.
Unutmayalım ki; güneş doğmaktan vazgeçmediği sürece, bizim de karşılık beklemeden insanlık vazifemizi yerine getirme sorumluluğumuz devam edecektir.
Kalın sağlıcakla...



Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum