ÖMER’İN MUMU
01 Aralık 2025, Pazartesi 10:38Ülkemizde ve hatta tüm dünyada, bazı kelimeler vardır ki, üzerlerine taşıyamayacakları kadar anlam yükleriz.
Ahlak, Adalet, Dürüstlük, Sorumluluk...
Bu kavramları telaffuz ettiğimizde, sanki sihirli bir formülü dillendirmiş ve görevimizi tamamlamış gibi bir rahatlığa kapılırız. Kongreler düzenler, panellerde saatlerce tartışır, en son teknolojiyle donatılmış salonlarda "Değerler Eğitimi" veririz.
Oysa yanılgımız tam da burada başlar: Kelimelerin sihirli bir gücü yoktur; sihir, davranışın ta kendisindedir.
Ahlakın ne olduğunu, yan anlamlarını, evrensel ilkelerini saatlerce anlatan birinin, trafikte en ufak bir sıkışıklıkta dahi sabırsızlıkla kornaya basması, o derslerin tümünü anlamsız kılar.
Hırsızlığın dinî, felsefî ya da sosyal sonuçlarını en etkileyici hitabetle anlatan birinin, kullandığı beytülmalların kendisine tahsisli gibi normalleştirmesi, resmi plakayı özel işlerde kullanması tıpkı denizde boşa kürek sallamak gibidir.
Söylem ne kadar yüksek sesli olursa olsun, davranışın fısıltısı, kitleler üzerinde çok daha kalıcı bir etki bırakır.
Davranışın Gücü ve Ömer'in Mumu
Bu durumu, bize yüzlerce yıl öncesinden ışık tutan bir kıssa, güncelliğini hiç yitirmemiş bir prensiple özetleyebiliriz: Hz. Ömer’in Mumu.
Hz. Ömer bu davranışıyla, adaleti, dürüstlüğü ya da sorumluluğu anlatan uzun bir hutbe çekmemiştir. Sadece bir mumun ışığını değiştirerek, binlerce sayfalık bir "Değerler Eğitimi" kitabının vereceği mesajdan çok daha etkili bir ders vermiştir. O, sadece anlatan değil, aynı zamanda yaşayandı. Onun mumu, sadece odasını aydınlatmakla kalmadı; nesiller boyu ahlak ve hesap verilebilirlik kavramlarına ışık tutan bir fener oldu.
Anlatan çok uygulayan yok.
Bugün ise durum farklı. "Anlatanın çok, yaşayıp uygulayanın olmadığı" bir değerler erozyonu ile karşı karşıyayız.
Gençlerimize "adaletli olun" derken, toplumsal hayatta torpilin ve iltimasın en kestirme yol olduğunu görüyorlar.
İş ahlakını anlatırken, en çok kazananların vergi kaçırmaktan çekinmediğine şahit oluyorlar.
Salonları doldurarak verdiğimiz her nutuk, her sunum, her gösterişli etkinlik; eğer kürsüden inince verdiğimiz sözlerin tersini yapıyorsak, sadece bir kendini tatmin ritüelinden öteye geçmiyor.
Değerler Eğitimi, bir ders saati, bir seminer ya da bir konferans konusu değildir.
O, soluduğumuz hava, yediğimiz ekmek, yaktığımız ışık, kullandığımız unvan, araç, kalem, kağıt, elektrik, su, attığımız her adımdır. Kişiliğimizdir karakterimizdir….
Anlatmayın, Yaşayın!
Artık, kelimelerin büyülü gücüne inanmayı bırakma vaktidir. Toplum olarak ihtiyacımız olan, yüksek sesli vaazlar değil; sessiz, mütevazı ama kararlı eylemlerdir.
Ey yönetici, adil ol! Ey öğretmen, dürüstlüğü yaşa! Ey ebeveyn, sabrı göster!
Anlatmayın, yaşayın ki görelim!
İşte o zaman, Ömer'in mumu misali, bir mumun küçük ışığı tüm toplumu aydınlatacak bir meşaleye dönüşecektir.
Vesselam,
Sağlıcakla kalın...


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum