KİM ÖĞRETMEN OLMAK İSTER….
15 Aralık 2025, Pazartesi 13:45Bir ülkede eğitimin niteliğini konuşmak istiyorsanız, önce öğretmenin nasıl yetiştirildiğine ve kalitesine bakarsınız çünkü hiçbir sistem öğretmenin kalitesinden daha üstün olamaz….
Kırk günde öğretmen yetiştirilen dönemleri yaşadık. Üstelik hâlâ sistemde görev yapanların yarıya yakını eğitim fakültesi mezunu bile değil. Bu kişiler, önümüzdeki 15–20 yıl boyunca öğretmenlik ve idarecilik yapmaya devam edecek. Neyi nasıl anlatırız bilinmez, liyakat torpil, yığınla bilinmeyene ek bilinmeyenler…
Buna karşılık bir Türk genci, öğretmen olabilmek için adeta bir ömürlük sınavdan geçiriliyor.
Tabloyu net koyalım:
Bir genç;
12 yıl zorunlu eğitim alıyor,
4 yıl eğitim fakültesi bitiriyor,
Adı değişse de özü değişmeyen KPSS/AGS sınavını geçiyor,
2026’dan itibaren sadece 7 ilde, Ayda 32 bin TL ile,
Ne okuyacağı tam belli olmayan bir programda,
4 dönem uygulama okullarında ders görüyor,
Her sınavdan en az 60 almak zorunda kalıyor.
Burada bir duralım.
7 ilde akademi eğitim merkezi kurulacak. Ankara, İstanbul, Aksaray, Gaziantep, Erzurum, Sivas, Kayseri. Fakat Ankara ve İstanbul'da birden fazla eğitim merkezimiz olacak. Ankara ve İstanbul dışındaki Eğitim ve Uygulama Merkezlerinde konaklama imkânı da sağlanacak.
Bugün İstanbul gibi bir şehirde, 32 bin TL ile iki yıl barınmak mümkün mü? Değil. Kiralık ev dahi bulamazsınız. Bulsanız 32 bin tl..kira artı geçim iki yıl…yutkunarak yazıyorum…
Bunu ekonomi profesörüne de sormaya gerek yok; pazara çıkan herkes biliyor.
Bu iki yılın ardından;
Aday öğretmen,
3 yıl sözleşmeli,
Yaklaşık 55 bin TL maaşla çalışıyor.
Ve ancak 3 yıl sonra “öğretmen” olabiliyor.
Toplayalım:
18 yıl eğitim,3 yıl sözleşmeli çalışma, 21 yıl fiilen öğrenci/yarı öğrenci statüsü.
Bir de çocukluk, okul dışı hayat, ergenlik derseniz;
27 yıl.Yirmi yedi yıl…
Bu süre boyunca;
Asgari ücretin biraz üstünde ya da altında gelir,
Ertelenmiş hayaller,
Aileye yük olma psikolojisi,
Evlenememe,
Çocuk sahibi olamama,
Sosyal hayattan kopuş…
Şimdi soruyorum: Bu insan nasıl motive olacak?
Nasıl “ideal öğretmen” olacak?
Anne babasına bir hediye almayı bile planlayamayan biri, geleceğe nasıl umut aşılayacak?
Bu noktada mesele eğitim bilimi değil, psikiyatri konusudur.
İnsanı bu kadar uzun süre belirsizlikte tutan, Gençliğini “bir gün atanırım” vaadine hapseden, Hayatını ertelemeyi normalleştiren bir sistemin akıl, mantık ve izanla açıklanabilecek bir tarafı yoktur.
Öğretmeni değersizleştiren bir sistem, eğitimi yüceltmez; toplumsal yorgunluk üretir.
Ve yorgun bir öğretmenin yetiştirdiği nesillerden ne bilim çıkar ne ahlak ne de umut.
Eğitim reformu, öğretmeni daha çok sınava sokmak değil; ona insan gibi yaşayacağı bir hayat sunmakla başlar.
Aksi hâlde bu ülke, öğretmen yetiştirmeye değil, ideallerini kaybetmiş bireyler üretmeye devam eder.
Şimdi bir daha soralım… KİM ÖĞRETMEN OLMAK İSTER….
Kalın sağlıcakla…


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum