GELECEĞİMİZİ EKRANLA SOSYAL MEDYA İLE DİNAMİTLİYORUZ
28 Ekim 2025, Salı 06:21Cumhuriyet'in 102.Yılı Kutlu Olsun
Bugün, modern Türkiye'nin kuruluş felsefesini simgeleyen, aydınlanmanın ve geleceğe umutla bakmanın en önemli sembolü olan Cumhuriyet Bayramı'nı 102.Yılını kutluyoruz.
Her yıl coşkuyla andığımız bu büyük miras, aslında bize, çocuklarımızı bilimle, sanatla ve yüksek ahlaki değerlerle donatılmış bireyler olarak yetiştirme sorumluluğunu da yüklüyor. Onların pırıl pırıl zihinleri, bu ülkenin geleceğidir.
Ekranın Zehirli Suları ve Dinamitlenmiş Gelecek
Değerli okuyucular, ben bir eğitimciyim. Görevim, minik zihinlere ışık tutmak, onları hayata hazırlamak ve en önemlisi, çocuk kalmalarını sağlamaktır. Ancak son günlerde 3. sınıf öğrencilerimle yaptığım basit bir "Evde En Çok İzlenenler" projesi, mesleki duruşumu sarsan, içimi acıtan bir gerçeği yüzüme çarptı.
Sıraladıkları diziler arasında iki isim dikkatimi çekti: "Kuma" ve "Sahipsizler." 8 yaşındaki bir kız çocuğuna "kuma nedir?" diye sorduğumda, saf bir ifadeyle aldığım cevap: "İkinci eş." Bir ilkokul 3. sınıf öğrencisinin zihninde, bu çarpık toplumsal yapıyı normalleştiren kavramın ne işi var? Aile, çocuğun sığınağıdır; onu kirlilikten koruması gerekirken, kirliliği oturma odasına davet ediyorsa, o temelde bir çatlak oluşmuş demektir.
Daha da vahimi, sevgi evlerinden gelen, zaten hayatın en ağır sınavını vermiş çocuklarımızın "Sahipsizler" gibi, travmatik ve dram yüklü bir diziyi izlemesi... Bu çocuklar, zaten "sahipsiz" olma duygusuyla mücadele ederken, o ekranda kendi hikâyelerinin abartılı, dramatize edilmiş ve sürekli acı çeken versiyonlarını izliyorlar. Bu bir iyileştirme değil, travmayı derinleştirme, yarayı kaşıma eylemidir. Bu, vicdani bir sorumsuzluktur.
ŞİDDET ARTIK ANA SINIFLARINA KADAR İNDİ
Akran Zorbalığı
Ekranlardaki şiddet ve yozlaşma, ne yazık ki sadece kavramsal düzeyde kalmıyor; doğrudan çocuklarımızın davranışlarına, yani okul koridorlarına ve sınıflara yansıyor. Dizilerde "güçlü" olmanın, "haklı" çıkmanın yolu olarak sunulan şiddet, öfke ve manipülasyon taktikleri, çocuklar tarafından hızla taklit ediliyor.
Artık her gün ekranlardan sosyal medyadan şiddetin vardığı boyutları görüyoruz. Ekranın dinamitlediği sadece masumiyet değil, aynı zamanda çocuklar arasındaki sevgi, saygı ve iş birliği gibi temel sosyal bağlardır.
Rehberlik Servislerinde Alan Dışı Personel
Akran zorbalığı, Türkiye'de PDR servislerinin alan dışı personel yetersizliği ve veli inkarı nedeniyle mücadele etmekte zorlandığı, giderek büyüyen bir toplumsal yara haline gelmiştir. PISA 2022 verileri, Türkiye'deki öğrencilerin yaklaşık %27'sinin akran zorbalığına maruz kaldığını gösterirken, bu oranın OECD ortalaması
Cumhuriyet'in 102.Yılı Kutlu Olsun
Bugün, modern Türkiye'nin kuruluş felsefesini simgeleyen, aydınlanmanın ve geleceğe umutla bakmanın en önemli sembolü olan Cumhuriyet Bayramı'nı 102.Yılını kutluyoruz.
Her yıl coşkuyla andığımız bu büyük miras, aslında bize, çocuklarımızı bilimle, sanatla ve yüksek ahlaki değerlerle donatılmış bireyler olarak yetiştirme sorumluluğunu da yüklüyor. Onların pırıl pırıl zihinleri, bu ülkenin geleceğidir.
Ekranın Zehirli Suları ve Dinamitlenmiş Gelecek
Değerli okuyucular, ben bir eğitimciyim. Görevim, minik zihinlere ışık tutmak, onları hayata hazırlamak ve en önemlisi, çocuk kalmalarını sağlamaktır. Ancak son günlerde 3. sınıf öğrencilerimle yaptığım basit bir "Evde En Çok İzlenenler" projesi, mesleki duruşumu sarsan, içimi acıtan bir gerçeği yüzüme çarptı.
Sıraladıkları diziler arasında iki isim dikkatimi çekti: "Kuma" ve "Sahipsizler." 8 yaşındaki bir kız çocuğuna "kuma nedir?" diye sorduğumda, saf bir ifadeyle aldığım cevap: "İkinci eş." Bir ilkokul 3. sınıf öğrencisinin zihninde, bu çarpık toplumsal yapıyı normalleştiren kavramın ne işi var? Aile, çocuğun sığınağıdır; onu kirlilikten koruması gerekirken, kirliliği oturma odasına davet ediyorsa, o temelde bir çatlak oluşmuş demektir.
Daha da vahimi, sevgi evlerinden gelen, zaten hayatın en ağır sınavını vermiş çocuklarımızın "Sahipsizler" gibi, travmatik ve dram yüklü bir diziyi izlemesi... Bu çocuklar, zaten "sahipsiz" olma duygusuyla mücadele ederken, o ekranda kendi hikâyelerinin abartılı, dramatize edilmiş ve sürekli acı çeken versiyonlarını izliyorlar. Bu bir iyileştirme değil, travmayı derinleştirme, yarayı kaşıma eylemidir. Bu, vicdani bir sorumsuzluktur.
ŞİDDET ARTIK ANA SINIFLARINA KADAR İNDİ
Akran Zorbalığı
Ekranlardaki şiddet ve yozlaşma, ne yazık ki sadece kavramsal düzeyde kalmıyor; doğrudan çocuklarımızın davranışlarına, yani okul koridorlarına ve sınıflara yansıyor. Dizilerde "güçlü" olmanın, "haklı" çıkmanın yolu olarak sunulan şiddet, öfke ve manipülasyon taktikleri, çocuklar tarafından hızla taklit ediliyor.
Artık her gün ekranlardan sosyal medyadan şiddetin vardığı boyutları görüyoruz. Ekranın dinamitlediği sadece masumiyet değil, aynı zamanda çocuklar arasındaki sevgi, saygı ve iş birliği gibi temel sosyal bağlardır.
Rehberlik Servislerinde Alan Dışı Personel
Akran zorbalığı, Türkiye'de PDR servislerinin alan dışı personel yetersizliği ve veli inkarı nedeniyle mücadele etmekte zorlandığı, giderek büyüyen bir toplumsal yara haline gelmiştir. PISA 2022 verileri, Türkiye'deki öğrencilerin yaklaşık %27'sinin akran zorbalığına maruz kaldığını gösterirken, bu oranın OECD ortalaması
olan %20'nin oldukça üzerinde olması, sorunun boyutunu gözler önüne sermektedir.
Alan dışı görevlendirilen rehberlik personeli, zorbalığın ardındaki aile içi dinamikleri ve travmatik etkenleri bilimsel uzmanlıkla çözmekte yetersiz kalırken, bu duruma ebeveynlerin çocuklarının zorbalık yaptığını kesinlikle reddeden ("benim çocuğum yapmaz") inkar tutumu eklenmektedir.
1500 öğrencisi bulunan okuldan 57 veli akran zorbalığı seminerin katılıyorsa vahameti düşünün.
Bu veli direnişi, okulların zorbalıkla ilgili önleyici/iyileştirici programlarını etkisizleştirerek, okul-aile iş birliğini sıfırlamaktadır. Sonuç olarak, Sağlık Bakanlığı'nın 2024 verileriyle belgelenen, 2022den bu yana akran şiddeti nedeniyle psikolojik destek alan çocuk sayısındaki %52'lik ürkütücü artış (2024'te 185.899 çocuk), uzman yetersizliği ve veli inkarının zorbalık döngüsünü nasıl beslediğini ve acil çözüm gerektiren bir kriz yarattığını kanıtlamaktadır.
Haftaya buluşmak ümidiyle.


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum