Elazığ
07 Aralık, 2025, Pazar
  • DOLAR
    38.25
  • EURO
    43.83
  • ALTIN
    4076.8
  • BIST
    9.317
  • BTC
    85102.848$

DEĞERSİZLEŞTİRELEN ÖĞRETMEN VE ÇÖZÜLEN TOPLUM ALARM ZİLLERİ ÇALIYOR DUYAN YOK HAREKETE GEÇEN YOK

06 Aralık 2025, Cumartesi 08:10

Yazmak artık elzem oldu. Harekete geçmek de öyle.

Sosyal medyada bir öğretmeni alaya alan, saygısızca davranan bir çocuğun görüntüsü...

Bu tür olaylar maalesef sıradanlaşmaya başladı. İlk bakışta sadece bir "yaramazlık" gibi görünen bu davranışın ardında toplumumuzun derin bir röntgenini görüyoruz. Bu röntgen, sadece anlık bir saygısızlığı değil, geleceğimizi adım adım getirdiğimiz tehlikeli durumu gözler önüne seriyor.

 Öğretmenin Çaresizliği ve Sistemin Çöküşü

Bu olaylarda en can yakıcı sorulardan biri şudur: O öğretmen neden o an dersi bırakıp idareyi bilgilendirmez? 657  sayılı Kanun'un kendilerine sağladığı haklar arasında yer alan "isnat ve iftiralara karşı koruma" hakkına sahiptir.

 Öğretmen, maruz kaldığı alay/hakaret eylemini okul idaresine yazılı olarak bildirir. İdare, soruşturmayı başlatmak ve gerekli idari/adli mercilere bildirimde bulunmakla yükümlüdür.

Kamu Görevlisine Karşı Hakaret Suçu (TCK m. 125/3)

 Öğretmenin Konumu: Devlet okullarında görev yapan öğretmenler, görevleri sırasında veya görevleriyle ilgili işledikleri suçlar açısından kamu görevlisi sayılırlar.

 Suçun Oluşumu: Öğrencinin alay etme fiili, hakaret boyutuna ulaştığında (örneğin, onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte sözler veya eylemler) kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu oluşur.

  Dava Süreci: Bu suç, şikâyete tabi değildir. Yani, öğretmen şikâyetçi olmasa bile (veya okul idaresi re'sen bildirimde bulunduğunda), Cumhuriyet Savcılığı resen (kendiliğinden) soruşturma başlatır.

Cevap, ne yazık ki, öğretmenin kişisel zayıflığında değil, onu yalnız bırakan ve etkisizleştiren sistemdedir.

 İdare ve Rehberlik Servisinin Yetersizliği: Öğretmen, idareye bildirdiğinde "Çözemedin mi?", "Veliyi idare et" gibi yaklaşımlarla karşılanıyorsa veya disiplin süreci o kadar uzun ve sonuçsuz kalıyorsa ki, dersi bırakıp bildirim yapmak bile enerjisini tüketiyorsa, duruşunu koruyamaz.

  Velinin Toleransı: "Benim çocuğum yapmaz"veya "Bir şey olmaz, çocuktur" diyen sınır tanımaz ebeveyn tutumu, okulun disiplin mekanizmasını felç eder.

Öğretmen, veliyle karşı karşıya gelme ve hatta şiddete maruz kalma riskiyle dahi baş başa bırakılmıştır.

 Öğretmen, itibarını korumak için tepki verdiğinde, videonun daha da yayılacağını, kendisinin alay konusu olacağını bilir. Bu korku, onu maalesef tepkisizliğe, dersi bitirmeye zorlar.

Öğretmenin o anki suskunluğu ya da dersi sürdürme çabası, eğitimin devamlılığına olan inancından değil, yalnızlaştırılmış ve güvencesiz bırakılmış olmasından kaynaklanır. Onlar artık birer rehber değil, tüketilmesi kolay içerik malzemesidir.

 Tolerans Tanıyan Bir Sistem, Felakete Götüren Bir Gençlik

Eğitimdeki otorite boşluğu, okul duvarları içinde kalmıyor; tüm topluma yayılıyor. Tolerans gösterilen her saygısızlık, yarının sınır tanımayan, empati yoksunu bireylerini yetiştiriyor.

 

 Değer Kaybı: Çocuklara sorumluluk duygusunun aşılanmaması, sosyal medyada "görünür olmanın" "öğrenmekten" daha değerli hale gelmesi, temel değerlerimizi yozlaştırıyor.

 Yetki Değil Saygınlık Krizi: Sınırlara sahip olmayan bir nesil, ne otoriteyi tanır ne de saygınlığı bilir. Toplumsal kuralları, hukuku ve en nihayetinde ülkesini ciddiye almaz.

Bu durum, hepimizin ortak sınavıdır ve bu sınavda başarısız olma lüksümüz kalmadı.

Tolerans gösterdiğimiz bu çürümüşlük, bu toplumu kaçınılmaz bir felakete doğru sürüklüyor.

Nereden Başlamalıyız?

Sorun ailede, okulda ve sosyal medyada aynı anda başlıyor. Bu yüzden çözüm de üçlü olmalıdır:

 AİLE: Ekran değil, göz teması kurmalı; değerleri anlatarak değil, yaşayarak öğretmelidir.

 SİSTEM: Öğretmeni koruyan, disiplini ve rehberlik servisini yeniden yetkin kılan net kurallar koymalıdır. Otoriteyi değil, saygınlığı tesis etmelidir. Bir öğretmene yapılan saygısızlık, tüm okula yapılmış kabul edilmelidir.

 TOPLUM: Öğretmeni yalnız bırakmamalı, ona verilen değeri geleceğe yapılan en büyük yatırım olarak görmelidir.

Bu olaylar bir "uyarı" değil, bir alarmdır. Artık feryat etme zamanı geldi.

 Öğretmenlerimize ve kurumlarımıza hak ettikleri saygınlığı ve sistem onlara hak ettikleri güvenceyi vermeden, bu toplumsal kaosun sonucu her geçen gün daha karanlık çıkacaktır.

Kalın sağlıcakla….

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum