Elazığ
02 Temmuz, 2025, Çarşamba
  • DOLAR
    38.25
  • EURO
    43.83
  • ALTIN
    4076.8
  • BIST
    9.317
  • BTC
    85102.848$

EĞİTİMİN PELERİNSİZ KAHRAMANLARI

01 Temmuz 2025, Salı 22:07

EĞİTİMİN PELERİNSİZ KAHRAMANLARI

Kırtasiyeye Boğulan Maarif Modeli 

Zeliha Öğretmenin Işığı

2024-2025 eğitim yılına girerken öğretmenler olarak aylarımızı Milli Maarif Modeli seminerlerine adadık. Saatlerce süren, sayfalarca dokümanla desteklenen, ancak ne yazık ki gönlümüze dokunamayan bir anlatım biçimiyle karşı karşıya kaldık. "Erdemli birey yetiştirme" gibi yüce bir ideal, "etkinlik süreci", "öğrenci çıktısı", "sınıf defteri", "kriter listesi" gibi kırtasiye işlerinin gölgesinde boğuldu. Model, şekliyle anlatıldı; ruhuyla değil. Öğretmenlerin en kıymetli hazinesi olan zaman, soyut ifadeler ve kalabalık cümleler arasında heba oldu.

Ama bir gün yıl sonu seminer çalışmasında Koç ilkokulunda pilot olarak ilk uygulayan okul ve bu okulun deneyimli çalışkan öğretmeni Zeliha Öğretmen çıktı sahneye…

Birinci sınıflarda uygulayarak, yaşayarak, örnekleriyle, öğrencisinin gözünden anlattı Milli Maarif Model’ini. Ne bir süslü Powerpoint’e ihtiyacı vardı ne de kalabalık kavramlara. Konuya hâkimiyetiyle, sade anlatımıyla ve net örnekleriyle modelin özünü yarım saatte ortaya koydu. Onun sunumunda model, zorunlu bir bürokratik form olmaktan çıktı, öğretmenin sınıfta yaşattığı bir değerler bütününe dönüştü.

O an anladık ki biz aslında modeli değil, onun ne olduğunu bilmeyenlerin, anlatamayanların anlattığını dinlemişiz. Zeliha Öğretmen bir ışık yaktı; modeli tanıtmak için değil, yaşatmak için çabalayan bir öğretmenin sesi oldu.

Bana sorarsanız, MEB'in yapacağı en verimli yatırım, Zeliha Öğretmen gibi sahada çalışan, üreten, uygulayan öğretmenleri alıp her okula, her ilçe seminerine göndermek olmalı. Her okulda bir ders saati ayırsın yeter. Ne zaman boşa harcanır ne emek.

Unutmayalım: Öğretmen zamanını heba ederseniz, öğrencinin geleceğini çalarsınız.

Zeliha Öğretmen, bize yalnızca modelin değil, öğretmenliğin de aslını hatırlattı.

Teşekkürler Zeliha öğretmenim emeğinize sağlık…

Bir Teşekkür de Zülal Öğretmenime…

Öğretmenlik sadece müfredatı yetiştirmek değildir. Hele özel bir çocuk söz konusuysa, mesele vicdana, sabra, sevgiye dayanır. Bu yüzden bugün, bir teşekkür de Zülal Öğretmenime…

Disleksi tanılı bir kaynaştırma öğrencisini sınıfına sadece oturtmakla kalmadı, onu sarıp sarmaladı. Onu sınıfın doğal bir parçası yaptı. Ben, özel eğitim öğretmeni olarak yanında olduğum halde, “Bu ödevde nasıl yardımcı oluruz?”, “Matematikte biraz daha toleranslı olalım mı?” diye soran bir sınıf öğretmeniyle karşılaştım. Kendi sorumluluğunu benimle paylaşmak yerine, beni de sürece dahil eden; öğrencisi için BEP kararlarının ötesine geçmeyi başaran bir meslektaş…

Bu gayret, bu içtenlik ve bu sahipleniş; yalnızca mesleki değil, insani bir duruşun ifadesidir. Zülal Öğretmenim, özel bir çocuk adına size kalpten teşekkür ederim. Eğitimin gerçek kahramanları, işte böyle yüreklerde büyür. 

Bir de çuvaldız: Özel gereksinimli bir öğrenciye aylarca çeşitli yöntemler deneyerek kazandırdığınız bir tuvalet alışkanlığının, öğrencinize uzaktan bağıran bir öğretmen tarafından bir anda yerle bir edilişine şahit olduğunuzda, asıl eğitimin öğrenciye değil önce öğretmene verilmesi gerektiğini anlarsınız. 

Özel gereksinimli bir öğrenciyi okulda, sınıfta, hatta koridorda görmeye tahammül edemeyen kişi (idareci,öğretmen)sayısı az da olsa, bilinmelidir ki “az” bile burada fazladır; çünkü bir çocuğun yüreği kadar temiz olan eğitim ortamında ayrımcılığa asla yer olmamalıdır. Bu durum basit bir hoşnutsuzluk değil, insan onurunu ve eğitim hakkını zedeleyen ciddi bir meseledir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun eşitlik ve fırsat adaletine dayanan hükümleri ile Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi açıkça göstermektedir ki her çocuk, engeli ne olursa olsun, eğitim ortamlarında kabul görmeyi, sevilmeyi ve desteklenmeyi hak eder. 

Bu nedenle, özel gereksinimli öğrencilere karşı sergilenen dışlayıcı tutumlar görmezden gelinemez; vicdani olduğu kadar hukuki bir sorumlulukla da karşılık bulmalı, gerekli idari ve disiplin yaptırımları kararlılıkla uygulanmalıdır. Unutulmamalıdır ki bir çocuğun gözlerindeki mahcubiyet değil, parlayan umut olmalı bizimle birlikte yürüyen.

Zülal Öğretmenim gibi yüreğini ortaya koyan öğretmenler olmasa, empati yoksunu eğitimcilere binlerce seminer bile yetmez. Maalesef tecrübe ile sabitliği gözlemlenmiştir…

Hoşça, umutla kalın.

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Facebook Yorum