"VEYSEL MELEK OLDU" SAHİPSİZ KALAN BİR KALBİN HÜZÜNLÜ YOLCULUĞU
11 Kasım 2025, Salı 20:16
Elazığ'da yaşanan ve yüreğimizi yakan bu acı, yalnızca bir ailenin değil, tüm toplumun kaybıdır. Otizmli küçük Veysel... Bir Veysel'e sahip çıkamadık. Bu cümle, boğazımızda düğümlenen büyük, ağır bir suçluluk hissinin yansıması.
O, kendine özgü dünyasında, belki de sadece suyun sesini, rüzgârın fısıltısını takip ederek çıktı evden. On kilometreler süren o yalnız yürüyüşte, onun özel bir çocuk olduğunu fark eden bir göz, durduran bir el neden olmadı?
Kimi zaman otizm, bireyleri tehlikelere karşı savunmasız kılar. Veysel, belki de çevresindeki kalabalık için sadece "hızlı yürüyen bir çocuk"tu. Oysa o an, ona yaklaşan, adını soran, gözlerinin içine bakan bir yetişkinin şefkatli dokunuşuna ne kadar ihtiyacı vardı.
Vicdanımız rahat olmamalı. O çocuk on kilometre boyunca bir başına yürüdü. Arabaların yanından geçti, insanların arasından sıyrıldı. Hiçbirimizde, onu durdurup "Nereye gidiyorsun küçüğüm?" diye soracak kadar zerre kadar bir sorumluluk yok muydu? Bu soruyu sorarken duyduğumuz utanç, en büyük cezadır.
Veysel'in cansız bedenine ulaşılmasıyla gelen o kahredici "son dakika" haberi... Bir haftalık umutlu bekleyişin, sonsuz bir hüzne dönüşmesi. Toprak, bir fidanımızı daha aldı. Geriye, ihmalin, görmezden gelmenin ve yeterince farkında olmamanın ağırlığı kaldı.
Veysel Bilen'in hikayesi, bize aynamızı tutan acı bir uyarıdır: Farklılık, görünmezlik demek değildir. Özel gereksinimli çocuklar, hepimizin evladı, hepimizin sorumluluğudur.
Bir daha hiçbir Veysel, on kilometre boyunca bir başına ve sahipsiz yürümesin diye, artık daha dikkatli, daha şefkatli ve daha vicdanlı olmak zorundayız.
Küçük Veysel'e Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve bu acıyı derinden hisseden herkese başsağlığı diliyorum. Onun kaybı, toplumsal vicdanımızda derin bir yara açmalıdır.


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum