KIYAS DEĞİL, KIYMET BİLME ZAMANI
13 Kasım 2025, Perşembe 15:58
Son yıllarda ülkemizde dikkat çeken bir tartışma konusu var: Mustafa Kemal Atatürk ile Recep Tayyip Erdoğan’ı kıyaslamak. Kimi zaman televizyon ekranlarında, kimi zaman sosyal medyada, hatta kahvehane sohbetlerinde bile bu karşılaştırmaya rastlamak mümkün. Ancak bu kıyaslamanın ne kadar yanlış, ne kadar yıpratıcı olduğunu görmekte çoğu zaman geç kalıyoruz. Çünkü bu iki isim, aynı milletin bağrından çıkmış, farklı dönemlerde farklı şartlarda ülkesine hizmet etmiş iki önemli liderdir.
Atatürk, yokluklar içindeki bir milletin yeniden doğuşunun simgesidir. Yıkılmış bir imparatorluktan yepyeni bir Cumhuriyet kurdu. O dönemin en zor koşullarında bile halkına güven verdi, modernleşme yolunda cesur adımlar attı. Kadınlara seçme hakkı tanıdı, eğitimi yaygınlaştırdı, sanayinin ve bilimin önemini anlattı. Atatürk’ün hedefi, çağdaş, özgür, kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye’ydi. Onun vizyonu, sadece bir dönemi değil, geleceği de şekillendirdi.
Recep Tayyip Erdoğan ise çok partili dönemin en uzun soluklu liderlerinden biri olarak, farklı bir çağın sorunlarıyla beraber 21. yüzyılın değişen dünyasında, küresel sistemin zorluklarıyla mücadele eden bir lider olarak öne çıktı. Altyapıdan ulaşıma, sağlıktan savunma sanayine kadar pek çok alanda Türkiye’yi dönüştüren projelere imza attı. Halkın sesi olmayı başardı, siyaset sahnesine farklı bir dinamizm getirdi. Özellikle Anadolu insanını yeniden merkeze alan politikalarıyla, toplumsal temsili güçlendirdi.
Bu iki ismin karşı karşıya getirilmesi, aslında tarih bilincimizin zayıfladığını da gösteriyor. Çünkü Atatürk ve Erdoğan, birbirinin alternatifi değil; Türkiye’nin farklı dönemlerdeki yüzleridir. Biri temeli atmış, diğeri o temelin üzerine katlar çıkmıştır. Kıyaslamak yerine bu devamlılığı görmek, millet bilincinin olgunlaşması açısından çok daha değerlidir.
Unutmayalım; Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözüyle Erdoğan’ın “Millet ne derse o olur” anlayışı aynı özden beslenir. İkisinin de merkezinde millet vardır. Aralarındaki fark, sadece zamanın ruhu ve şartların değişmesidir.
Bugün bize düşen, geçmişi bugünün gözlüğüyle yargılamak değil, her dönemin emeğini ve mücadelesini anlamaktır. Bu ülkenin kurucusuna da, bu ülkeyi yüzyılına taşıyan lidere de saygı duymak, aynı bayrak altında bir arada yaşamanın en temel gereğidir.
Bir ülke, geçmişine düşmanlık ederek değil, geçmişini sahiplenip üzerine yeni şeyler katarak büyür. Kıyasla değil, kıymetle bakan bir millet olabildiğimiz gün, hem Atatürk’ün emaneti hem Erdoğan’ın gayreti gerçek anlamda karşılığını bulur. İşte o zaman bu topraklar, gerçekten huzurun, birliğin ve gücün vatanı olur.


Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.
Facebook Yorum